Yağ artık be yağmur, yağğğ!!


Palyaçolar... Her zaman mutlu, her zaman eğlendirmeye hazır... Çocukların vazgeçilmezi. Kimi zaman elinde şeker, kimi zaman birkaç renkli balon. Boyalı yüzleri; kıvırcık, kabarık, rengarenk, bonus saçları. Hayal ettiğimizde hep böyle değil midir palyaçolar? Herşey harika, herşey eğlenceli, ne kadar güzel bir görüntü... Peki siz hiç ağlayan palyaço görmediniz mi?
Daha çok küçükken bayılırdım palyaçolara. Ta ki bir köşede elinde sigarasıyla düşünceli ve üzgün bir palyaço görene kadar... O zaman düşünmeye başladım; herşey göründüğü gibi mi? Gülen yüzlerin ardındaki hüzünlü gözleri, palyaçonun dolmuş gözlerini görmeye başladım bundan sonra.
Kalabalık dağılırken etrafından, palyaço bir köşeye siner. Çok kişilikli bir yalnızlıktır onunki, o andan itibaren. Bazen bir sigara yakar, düşünmeye başlar uzaklar dalgın. Herkesin sevgilisi bir palyaço; üzgün üzgün belki ödeyemediği faturalarını, belki ayrıldığı veya uzağındaki sevdiceğini düşünür. Belki de ağlar... O rengarenk boyalı suratı, taktığı peruk bile mutlu göstermeye yetmez onu. Maskeler ardına saklanmış bir insan ruhu onunkisi de neticede, belki de en zoru... Mutlu görünmek zorunda olan palyaço, belki de depresyonda yalnız kaldığında..
Aslında, artık düşünüyorum da etrafımızda fark edemediğimiz, henüz ağlarken görmediğimiz ne kadar çok palyaço var. Belki de hepimiz zaman zaman en iyi rol yapabilen palyaçoyuz. Bizi hayat mı bu hale getirdi?

Bilmem, belki de...

0 [ YORUM YAZ ]: