Anadolu Takımları Neden "Olmuyor"?

... şampiyon...


... başarılı...

... zengin...

"Olmuyor" kavramına istediğiniz güzel sıfatı koyabilirsiniz...

Sahiden, niye "olmuyor" Anadolu kulüpleri? O kadar taraftar potansiyeline, o kadar futbola aç bir coğrafyaya ve o kadar nezih bir kültüre sahip olmalarına rağmen; niye "ol(a)mıyor"lar?

Kayseri'ye, Urfa'ya o kadar güzel statlar yapılıyor ki, Ankara 19 Mayıs Stadı'nı gördükçe ağlıyorum resmen... Piç gibi kalıyor Başkent, ama bu biraz(?) da kendi ellerinde tabii... Neyse...

Kısacası her türlü imkan var. Stat istediklerinde yapılıyor bir şekilde. Taraftarı dolduramayan gene onlar!

En basitinden, iki yıl öncesinde bir Avrupa maçı vardı Kayserispor'un. Yenerse turu geçecek... Yönetim öyle bir bilet fiyatı koydu ki, 100'ü geçmedi giden taraftar sayısı... Ha buna mı bağlı sadece mağlubiyet, hayır. Ama beş lira yap, on lira yap adam gibi gelsin herkes takımını desteklesin, sen de yenildik ama gayret ettik diyebil! Ama sen hem kel hem fodulsun arkadaş... Bir sonraki yıl da, gazete manşetlerinden "Beş" işareti yaparsın kombineni alan taraftar sayısını göstermek için...

Gelelim esas konuya: Neden "olamıyor" ve nasıl "olur"?

- Hem duygusal hem de yatırımsız olmak.

Bazı takımlar var ki, ellerine nadiren iyi oyuncu geçer. Alt yapıdan. Ve onu sahiplenir de sahiplenirler. Kuruyuncaya kadar ne satar, ne de oynatırlar... Hem çocuğu yerler hem de maddi gelir/ gider dengesini. Profesyonel anlayışımız sıfırken, madem bu kadar sahipleniyorsun alt yapıya biraz daha özen göster ki daha fazla adamın çıksın; o da yok!

- PR konusunda yetersizlik.

PR, tanıtımdır. PR, iletişimdir. PR, sosyal bir kulübün her şeyidir. Hâl böyleyken gel gör ki bir Anadolu kulübü de buna önem vermez!

Konuşmayı bilmeyen başkanlar, teknik direktörler, futbolcular çıkar konuşur da; bir tanesinin idari menajeri çıkıp da "şu şöyle oluyor bu böyle olacak" tarzında mantıklı ve planlı cümleler kurmaz. Neden? Çünkü çoğunun idarî menajeri yok! Şaka gibi ama değil. Bu konuda o kadar umursamaz davranıyor ki kulüpler, böyle olunca da profesyonel bir yapılaşma maalesef mümkün olmuyor. "Olmuyor"

- Sorumsuzluk.

Başkanlardan teknik direktörlere, masörlerden temizlikçilere herkesin adeta "Nasıl iş yapmayız" için çabaladığı bir futbol ortamında, PFDK'nın da ceza yağdırmasına kızmamak gerek. Bir ikinci lig maçında ambulans bulunmuyor? Bir ikinci lig maçında takımın doktoru yok? Bu sorumsuzluktan da öte katliamdır. Ancak ne futbolcu önemsenir, ne de ligler. Maalesef bir takım koltuk sevdalılarının tek önemsediği, sıcak para ve tribünlerdir. Kaç kişi tribünlerden "fail-i meçhul" damgasıyla morga taşınmıştır, bu çok mu önemli sizce?

- Sendrom.

"Beyazlar beceremez" olayları. Sürekli bir suçu sisteme atmalar. En basiti "ortada çantacılar dolaşıyor" klişesi. Ki bunu sarf eden adamların da üstün becerisi sayesinde takımları her sene küme düşme hattında tamamlar ligi... Yanlış transferler, sürekli giden/ gelen teknik direktörler, istikrarsız bir takım... Ancak kabahat, üçüncü şahıslardadır!

- Medya. Taraftar.

Medyada hata yok mudur, vardır. Ancak arz - talep meselesi. Sanki Anadolu kulüplerinin taraftarları sürekli medyaya boykot uyguluyormuş gibi şikayet etmeleri de bir ilginç. Madem iddia edildiği gibi bir "itici güç" var taraftarda; hodri meydan buyrun! Kilitlesenize programların telefonları, fax yağmuruna tutsanıza gazeteleri? Sizin de işinize geliyor arkadaş, kabul edin. Kendi kaybetmediği halde "kaybeden ruhu"na sahip olmanın karizması, sizin de işinize geliyor. Önce bu sendromu atlatmanız lazım...

Maçlara para vermeden girmenin yolunu bilene madalya takmıyorlar, bunu da kabul etmek lazım. Takıma destek olmak "amigo abi"nin bağırdığını taklit etmekten ibaret değil... Her maçta "Yönetim istifa" demek de değil... Takıma destek olmak, motivasyondan ibaret değil... Siz neyi yapmıyorsanız, ondan ibaret...

- Hatır Şikesi

Yıllardır vakidir; bazı takımlar bazı takımlara karşı daima "hoşgörülüdür". Yerel medyada sıkça dillendirilen ve övünç duyulan(!) bu kardeşlik, ülke genelinde doğal olarak hep sert tepkilere uğrar. İsim vermek istemiyorum, bir güzide kulübümüz, ben kendimi bildim bileli ligin ilk yarısında coşkun seller misali önüne geleni ezerken, ikinci devrede ise sefilleri oynardı... Aynı şekilde çoğu oyuncunun da futbolu bıraktıktan sonra anlattıkları üzre, Anadolu'da "hatır şikesi" yaygındır. Tasdiklenmiştir. Hal böyle olunca, Anadolu kulüpleri "olamıyor"...

- "Bizim Çocuk"

Türk milleti olarak hayli duygusalızdır, kim ne derse desin... "Bizim çocuk" diye yıllar boyunca at gibi kullanılan futbolcularımız vardır. "Kol kırılır yen içinde kalır" sözünü düstur edinen bu oyuncularımız, haklarını aramaktan aciz bir tavır içinde; futbolcu sendikasının neden kurulamadığının gayet açık bir portresini çizmektedirler. Ne zaman ki, Anadolu'da oynamanın parasını almamak olmadığını anlarlar, o gün Anadolu kurtulur...

-----

Bütün veriler birleşince ortaya çıkan tablo hayli hazin:

Kabiliyetsiz, eğitimsiz yönetimler; toplu tepkileri yanlış veren tribünler; sürekli bir üvey evlat muamelesi yapan bir medya; sahipsiz kalan ve bunu zıtta çevirmek için hiçbir şey yapmayan futbolcular... Sanıyorum Anadolu'nun "olabilmesi" için bir hayli zaman geçmesi gerekecek...

3 [ YORUM YAZ ]:

İlkin Nasirov dedi ki...

Bence başarılı ve şampiyon olmaları için zengin olmaları yeterli olurdu. Ama malesef Abramoviç gibilerin dikkatini Anadolu klüpleri çekemiyo. . .

Alper dedi ki...

Sen böyle deyince aklıma düştü Akçaabat Sebatspor yetkilileri zamanında Abramoviç'e mail atmışlardı kardeş kulüp olalım bize yardım edin diye.

İlkin Nasirov dedi ki...

Abramoviç böyle kiyaklari yalnizca bir rus takimi için yapar.