Diyarbakırspor-1-2-Galatasaray. [Analiz]


  • Öncelikle şunu söylemeliyim ki Barış'ın gördüğü ikinci sarı kart o kadar gerizekalıcaydı ki, kırmızı kart görmüş olmasına sevindim. Sarı kartlı futbolcu nasıl olur da topu elle keser, bunu bana açıklayın abi, olmaz böyle bir şey.
  • Arda yine futboldan kopmuş görünüyor. Galatasaray'a en büyük zararı veren isim şu anda benim gözümde Arda Turan'dır. Arda Turan yetenekli bir futbolcudur, Galatasaray'ın çocuğudur ama bunu yapmaya hakkı yok. Galatasaray'ın kaptanının maçı umursamaması olacak bir şey değil. Ki zaten Arda'nın kaptan olmasına baştan karşıydım. kaptan Emre Aşık, ikinci kaptan Ayhan olmalıydı, Arda'ya 10 numarayı verdiniz zaten, ne gerek var buna bilemiyorum. Fatih Terim-Hakan Şükür-Emre Belözoğlu üçlüsüyle takılan bir kaptan istemiyorum ben. Kızağa çekilip mental olarak tekrar güçlendirilmesi lazım. Türkiye Arda'yla bir yıldız kazandı, şimdi de bir yıldız kaybediyor.
  • Sabri yediğimiz goldeki hatası dışında çok güzel bir performans sergiledi. Bu sezon en büyük kazanç Sabri. Zaten savaşçı ruhlu olan Sabri tekniğini büyük oranda düzeltti, aklıyla oynamaya başladı, pas atarken tereddüt etmemeye başladı, bir de ikinci kaptanlık mevzusuna takmasaydı..
  • Mehmet Topal çok pas hatalarıyla oynadı. Bunun nedeni bence başta rakibi küçümsemekti, ki ikinci yarı pas hataları devam etmedi.
  • Ayhan aslında zeki ve teknik kapasitesi yüksek bir futbolcu, ki bunu Hagi'nin hocalığı döneminde sol açıkta oynarken gördük, ama artık düşündüğü pek çok şeyi sahaya yansıtamıyor ve tam da bu yüzden hataların adamı oluyor. Burda bir parantez açmak istiyorum, yine takım içi huzursuzluk gözüme çarptı, Ayhan hata yaptığı bir pozisyondan sonra, kim ne dedi bilmiyorum ama ona ikaz eden takım arkadaşına çok sert çıktı. Başta takımın abisi olarak Ayhan'ın böyle yapmaması gerek dedim ama, abi yerine koymuyorlar ki adamı, 22 yaşındaki adamı kaptan yapıyorlar, Ayhan'ın hiçbir sözü yok. Huzursuzluk çıkması doğal, Arda'nın kaptan yapılması büyük hata.
  • Linderoth yine sahadan yürüyerek çıktı ama sahada da bir varlığı yoktu. Çok şanssız topçu Linderoth, üç senedir top oynarken hatırlamıyorum adamı, sakatlıklar çok kötü oldu, kayıp.
  • Barış gayet iyiydi. Defansa yardımcı oldu, ilerde bastı, güzel paslar attı ve sağ kanattan güzel bindirmeler yaptı ama gördüği ikinci sarı kart inanılmazdı. Zaten kime/neye bakıp iyi gidiyor desem bozuluyor. Keita çok iyiydi, bir hareketi kendine ve takıma dört maça patladı. Mehmet-Barış-Mustafa iyiydi, Mustafa sarı kart cezasından oynayamadı, Barış da kırmızı gördü. Lanet olsun arkadaş.

  • Barış kırmızı gördükten sonra Rijkaard ve Neskeens'in oyuna müdehalesi çok net ve çok yerindeydi. Zaten işlemeyen orta saha Barış'ın atılmasıyla yara almıştı ve tesadüf olmadıkça Nonda gol atamayacaktı. Nonda çıktı Tobi girdi. Tobi'nin girmesityle takım halinde defansa çekildik, Arda ve Kewell'la topu ilerde tutarak zamana oynadık. Bekler ve orta saha sadece duran toplarda ileri çıktı ve Sabri'nin pozisyonu dışında kontraya çıkmadık. Arda ilerde bütün topları kovaladı, Kewell'la birlikte ilerde basarak topu rakip yarısahada hapsettik. Buraya kadar çok güzel. Ama daha sonra Arda-Elano değişikliği oldu. Elano basmadı, Elano basmayınca Harry hiç basmadı. Orta sahaya kadar boş kalınca orta saha ve defansa büyük yük bindi, zaten Gökhan ve Servet hata yapmaya meyilli, diken üstünde olduk yani birden. Mutlaka kenar yönetimin bir bildiği vardır ama ben bu değişikliği anlayamadım.
  • Son olarak şunu söylemek isitiyorum, Gökhan'ın göze batan belirgin hataları olmuyor ama hiç de güven vermiyor. Geçen seneki stoper transferimiz Portekiz Milli Takım kaptanıydı, bu sene Gökhan Zan.

Sonuç olarak büyük takımız ve büyük hocalarla çalışıyoruz. Kötü günlerde ve kötü oyunlarda galip gelmeyi biliyoruz. Ve futbolun adaleti bugün sahnedeydi, Diyarbakır bütün hafta sinir harbi yarattı, ''Galatasarayspor'' maçına çıkmayacaklardı güya. Şener ve Tolga Doğantez sahada gerginlik yarattı yine, her zamanki gibi. Fenerbahçe'deki Lugano ve Roberto Carlos gibi. Maçtan önce çimleri suladılar Galatasaray kaysın düşsün oynayamasın diye. Ama Galatasaray'ın ikinci golünde Diyarbakır kendi kazdığı kuyuya düştü. Savunmaları kaydı düştü, Kewell'ın pasında Arda topla buluştu ve golünü attı. Galatasaray'ı sindirmek o kadar kolay değil, büyük çirkef olmak lazım, Fenerbahçe gibi.

Sevgiler.

13 [ YORUM YAZ ]:

Uğur ! dedi ki...

emeğine gurban!!

İlkin Nasirov dedi ki...

Sayin Doruk, çirkef dediyin klüp daha iki hafta bundan önce senin Galatasarayini devirdi. Siz yenildikde hep bahane bulursunuz zaten. . .

Doruk dedi ki...

Sayın Nasirov, içeriğe dikkat çekmek isterim, ''Şener ve Tolga Doğantez sahada gerginlik yarattı yine, her zamanki gibi. Fenerbahçe'deki Lugano ve Roberto Carlos gibi. Maçtan önce çimleri suladılar Galatasaray kaysın düşsün oynayamasın diye. Ama Galatasaray'ın ikinci golünde Diyarbakır kendi kazdığı kuyuya düştü. Savunmaları kaydı düştü, Kewell'ın pasında Arda topla buluştu ve golünü attı. Galatasaray'ı sindirmek o kadar kolay değil, büyük çirkef olmak lazım, Fenerbahçe gibi.''
Bundan iki hafta önce 'Benim Galatasarayım'ı deviren Fenerbahçe, güzel, sistemli bir sindirme politikasıyla yendi.
Fenerbahçe de Saraçoğlu terörüne hep bir kılıf bulur zaten, bahane falan diye :)

Uğur ! dedi ki...

İlkin ''mevdivenler neden boş bıvakılmıyooo'' yu hatırlatmak istiyorum..

Doruk dedi ki...

@Uğur
Sağolasın. Birkaç da hata vardı yazıda onları düzelttim, sanırım yazım hatası/anlatıım bozukluğu/atlanmış kelime kalmadı. Bir de this11 sitesi ölmüş, tabi imajlar da ölmüş. Çok fena oldu.

Doruk dedi ki...

İkinci yorumu görmeden yazdım son yorumu bu arada :)

Uğur ! dedi ki...

Belki alternatif this 11 benzeri bir site bulabiliriz. araştırırız bu aralar..

burası aslında bana ait dedi ki...

Kewell'ımdan bahsedeniniz yok bakıyom.

Barış Özbek denyoca bir kırmızı kart gördükten sonra takıma en fazla pozitif katkıyı yapan adam Kewell'dır benim gözümde. Bir pozisyonda rakip ceza sahasında tek başına kalmışken geri oynamayıp takıma faul aldırdığı pozisyon Ayhan Akman'ın rüyalarına girmeli, ter içinde, haykırarak uyandırmalıdır. Geri pas geri pas nereye kadar arkadaşım? Kaldı ki bu adam 90 dakikayı çıkaramayan, düz yolda 100 metre yürüyemeyen, üflesen uçacak denen biri. 90. dakikada dahi gol arıyor olması çok sevindirici, gurur verici.

Arda'daki topla oynama hastalığı devam ediyor. Bir gün tüm takımı çalımlayıp gol attığında hidayete erecek diye düşünüyorum. Zirvede bırakacak çalım sevdasını.

Sabri Sarıoğlu ise Sabri Sarıoğlu gibi oynamıyor. Başka biri gibi oynuyor.. Güzel oynuyor ama, bravodur.

Takım genel olarak oynatılmaya çalışan sisteme alışmaya başlamış gibi görünüyor. Pasa dayalı sistemi pas kabiliyeti sınırlı adamlarla oynamanın elbette bir takım zorlukları var. Bunları sahada görüyoruz zaten. Fakat Sabri'deki gelişimi görünce 'neden olmasın?' diyebiliyor artık taraftarlar. 'Neden Ayhan dikine oynayamasın?'. Yes, we can. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkürler.

İlkin Nasirov dedi ki...

Demek diyarbakirlilarin yaptigi hiyle gecmedi, ama fenerliler çimleri sulayip sizi yendiler ha . . .? Buna ancak gülerim. . .

Doruk dedi ki...

Bambaşka bir şey diyordum ben, Fenerbahçe'nin çimleri sulayıp yenmiş olmasına bende de gülerim, dediğim gibi daha sistemli olmak gerek Galatasaray'ı sindirebilmek için, çim sulamak yetmez :)

Uğur ! dedi ki...

Evet bence de yapabiliriz genç adam :))

Uğur ! dedi ki...

Fenerbahçe ve Galatasaraylı oyuncular ısınırken futbol namına hiçbir şey göremeyeceğimiz ve taş devri taşkınlığının yönlerine şahit olacağımız belliydi. Baroni ve Arda’nın birbirlerine girişini ve yan hakemin kafasının yarılmasını görünce Galatasaray’ın bu maçı yine kazanamayacağını, ortada futbol diye bir şey olmayacağını anlamış oldum. Çünkü Saraçoğlu’nda oynanan maçlarda Fenerbahçe’nin en büyük avantajı gerek taraftarları gerekse oyuncularıyla Galatasaraylı oyuncuları psikolojik olarak tamamen bitirmeleri ve etkisiz hale getirmeleriydi. Argo anlamda bu tavırlar bütününe çirkeflik adını koyabilirsiniz ama olaya bütün olarak yaklaştığınızda ise sözde akıllı profesyonellik(!) terimini söyleyeceklerdir bizlere.

Eğer bu ülkenin en büyük iki takımı Galatasaray ve Fenerbahçe ise ve aralarında geçen karşılaşmalar futboldan ziyade bir nevi taşlı sopalı bir savaş halini andırıyorsa, bu durum ülke olarak futbolumuzun neden geri kalmış olduğuna işaret ediyor. Çünkü yöntem bellidir.

Kazanmak için her yol mübah.

Bu uğurda Fenerbahçe tarafı her zaman daha iyi hazırlanır derbilere. Takıma yeni katılmış oyunculara bile rakibin hangi oyuncularına tahrike açık olduğu bile aktarılır. Baroni’nin ilgili tavırlarını bu bağlamda değerlendirebiliriz. Galatasaray’ın en etkin olması beklenen iki oyuncusunun (Arda – Keita) bu yöntemle tamamen pasifize edilmesi şaşırılacak bir durum değil.

İşte Türk futbolu, işte futbolun özü! Kadıköyde'ki Fenerbahçe'nin de özü aynı zamanda..

Doruk dedi ki...

Evet, Türkiye'de futbol böyledir.
http://doruk.gunduztarifesi.org/2009/10/turkiyede-futbol-boyledir.html