Seni Sevmekse Maksat, Her Günüm 14 Şubat...''Beşiktaşk'


Dünyanın dört bir yanında, insanın olduğu her yerde yeşerebilen bir fidandır aşk

Belki tüm canlıların yaşadığı, ama bizim sadece insancasını bilebildiğimiz, ona şarkılar yazıp söyleyebildiğimiz, arayabildiğimiz, anlatabildiğimiz, efsane diye dilden dile gezdirebildiğimiz…

İzafidir aşk…

Kimine göre gerçek, kimine göre ütopya.
Ve herkes kendi aşkını yaşar içinde, kendi yüreğinin sahibidir her aşık. Fakat o yürek kayıp gitmiştir bir başkasına ve dönülmez akşamın ufkundadır artık, vakitse çok geç.

O’nun adı geçince dolar gözlerin, ‘’o’’ sevilendir. Daha önce kimseyi böyle sevemişsindir sen ve bundan sonra da hiç kimse, hiçbir şey böylesi sevilmeyecektir. Oysa aşkı tarif için binlerce cümle kurulabilir ve bu binlercesi de yetmez anlatmaya, yeni bir sözcük sihrine başvurulabilir.Her güzel söz gibi aşk da yakışır muhatabına…
İlle de sevgiliye…İnsani duyguların en yücesidir aşk.
Adı geçince gözlerinin dolması, neredeyse kalbinin durması. ‘’Kalbim durursa nasıl yaşarım?’’ deme üstâd. Aşk kalp dursa da yaşanılası. Yüreğin başka yerdeyken hayatın sende olması…

Aşk nedir bilmeyen bir çocukken yüreğim, sevdi seni gazete manşetlerinde…

Beşiktaş’ım sen çok yaşa nidalarında buluştuk.

Bilet kuyruklarında yarım ekmeği bölüşürken, gazeteyi kaldırımın üzerine koyup beklerken, şişedeki suyu sırayla dikerken kafaya biz, aşkı paylaştık.Hepimiz senin için oradaydık ve farkında mısın ey aşk; fani sevdalarda gözümüz olsa bizden başka bir göz dikeni yaşatmazdık belki ancak adın Beşiktaş olunca paylaştıkça büyüyorduk.

O sana haykıran kitle sadece sözcümüzdü bizim, dışarıda daha büyük bir topluluk vardı sevdanın işçisi.
Ter kokardı aşkımız, Zonguldak’taki maden işçilerinin yaptıkları pankart gibi.
Kafa tutardık aleme vatanın bir ucundan; ‘’Edirne köprüsü taştan, var mı büyük Beşiktaş’tan?’’

Milyonların gözü önünde dünyanın en güzel duygusunu, aşkını söyleyenlere ‘’çılgın’’ denilen düzende bizden daha çılgını olamazdı, olmamalıydı.

Haykırdık yedi düvele; ‘’Alemde her şeyi sevebilirdim, sevmeye senden başlamasaydım’’ diye…
Metin’in fuleleriydin sen, Feyyaz’ın usta işi golleri. Vedat Kaptan’ın penaltıları gibi en güzel ters köşelere yatırırdı sevdan bizi. Bir tel saç yerine Şeref Bey’in zemininden bir tutam çim ekmiştik kalbimize ve hani ne derler; aşkı ifadenin milenyum versiyonunda inceden bu halimize bir gönderme de yapmıştık. Yine bizden, kendimizden... Bilenler bilir, her gece efkârımız, gözümüzde yaşımız, sigara dumanımız, damardaki kanımız, alındaki yazımız sendin ey şanlı Beşiktaşımız. Şeref Bey’in orta yerinden aldığımız o çimi alıp kalbimizin orta yerine naklettik, nakşettik.Öyle bir dile geldi ki; hem yangındı hem serinlik…

Sevgililer de kavga eder arada; hatta Sokrates el atmıştır bu konuya da. Demiştir ki; ‘’İki sevgili birlikteyken birbirlerini yerler, ayrılınca da kendilerini’’

Arada böyle olduğu da olmuştur elbet, belki seninleyken ve seni gözümüzden sakınırken üzüp incittiğimiz ancak hiç şüphesiz sensizken kendimizi yediğimiz. Ve sen öyle vakur bir sevgiliydin ki her zaman; Şeref Bey’de imzaladık biz tüm aşk sözleşmelerini. ‘’Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem’’ dedik. Dedik demesine de başkasını sevmedik mi? Sevdik…Ve sevilen her başka şeyde ya da kimsede sana verdiğimiz o sözü yedik...

Sen ne mi yaptın? Daha yola çıkarken sardı heyecanın. İnci bir gerdanlık kadar güzel Boğaz Köprüsü’nden geçip indik İstanbul’un ab-ı hayat membasına. Bir çeşit yaşam iksiri vardı havasında suyunda ve sen; tutmadığımız sözlerin, üstüne geldiğimiz sorgu suallerin çetelesini tutmaksızın yine bağrına basıyordun bizleri, ne mutlu…

Sevgiliyle ayrı düştüğün vakit gönül almak için devreye giren duygular, işin öznesi sen olunca kalabalık bir koro şeklinde çağlıyordu İnönü semalarında. Aşıktık sana, doyamıyorduk. Bir çakırkeyf abimiz anlatıyordu arkalardan. Sen belki duyuyor, belki duymuyordun. Seni düşündüm dün akşam yine diyordu, ama düşünüldüğünü ve sevildiğini bilerek gülümsüyordun.

Aşkların en güzeli; affet deyip diz çökmek Yeşilçamvari kaçar. Neden af dilediğimiz malumdur kendimizce, sen bu güzelliğinle bize böyle bakarken. Seni bazen üzmüş, kırmış olsak da aşkımızdan. Normal sevebilen adamlar değiliz biz, seni başkalarının başka şeyleri sevdiği gibi sevemeyiz.

Şimdi platonik bir Şubat akşamında, yüreğimi sana bıraktığım bir anda daha anlıyorum ki; seni sevmekse maksat her günüm 14 Şubat.

Sevgililer Günü’n kutlu olsun ey sonsuz aşk.
Aşk kapısı senin kapın, diğer adı sensin aşkın. Herkes seni anlatmaya meyletmişken sen bir Nazım dizesinde belki…
Ve bir Ahmet Arif şiirinin son mısralarındasın aşkına hapsolduğumuzu düşünürken biz.


Akşam erken iniyor mapushaneye
Dışarda delikanlı bir bahar
Seviyorum seni çıldırasıya…



1 [ YORUM YAZ ]:

İlkin Nasirov dedi ki...

Süperrrrrrr...