Süper Lig'de Haftanın Panoraması


Süper Lig'in 19. haftasında lider, ikinci ve gol kralı değişmedi. İBB Kasımpaşa karşısında 2 - 0'lık mağlubiyetten 4 - 2'lik farka ikinci yarıda koşarken bir başka ikinci yarı farkçısı da 1 - 1'lik skoru 5 - 1'e getiren Fenerbahçe oldu, Sivas git gide eridiğini belli etti. İki maçın ortak noktası da ikinci yarılarında 4'er golün olmasıydı... Haftanın en büyük süprizleri böyleydi...

Haftanın Maçları

Antalyaspor - 0 Beşiktaş - 1

"Yeter Demirören" sloganına cevap verip tek yöneticiyi maça yollayan Beşiktaş yönetimi, tek golle kazanılan maça dair herhangi bir yorum getirmedi... Gene karşımıza "Teşekkürler Digiturk" pankartı çıkarken, Beşiktaş'ın alışıldık defansif oyununu terkedip kanat hücumlarına yayıldığını gördük. Penaltı penaltı mıydı, bilemiyorum temas tam olarak yok gibi gözüküyor.
Ancak dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta; Necati Ateş. Oyunu kötüleştikçe takıma bağlılığı ve soğukkanlılığı artıyor sanırım. Penaltı kararından sonra da takımı yatıştıran oydu.
İki takımın da kalecileri sınıfı geçti 90 dakikada gerçekten olabilecek en iyi oyunlarını sergilediler, Necati Ateş'in bilerek atsa atamayacağı kafa vuruşu hariç Djehua'nın da bir iki pozisyonu vardı. Antalyaspor hücumu sınıfta kaldı diyebiliriz.
Beşiktaş'ta ise Nihat her zamanki gibiydi, ancak kanatlar çok iyi işledi özellikle orta pozisyonlarına iyi girdiler.
Mehmet Özdilek'in de dediği gibi, atanın kazanacağı bir maçtı; öyle de oldu...

Gol: Bobo

Diyarbakırspor - 1 Trabzonspor - 2

Sonda söyleneni başta belirtelim.
''Üzüldüğüm taraf, Ankaragücü maçında ortaya koyduğumuz futbolun yüzde 50'sini sahaya yansıtamadık.Trabzonspor'un aldığı puan analarının sütü gibi helal. Futbolcuların daha rahat konsantre olması gereken bir maçtı. Bu takımın geçen hafta oynadığı futbolun altında oynama lüksüne sahip değil. Trabzonspor'un ilk yarıda oynadığı oyunu ne Fenerbahçe, ne Galatasaray, ne de Beşiktaş'ta gördüm. Hak ettiğimiz mağlubiyeti aldık. İnşallah Trabzonspor ilerleyen haftalarda daha iyi olur''


Bu sözleri söyleyen bir taraftar değil. Başkan değil. Yönetici değil. Diyarbakırspor kalecisi Gökhan Tokgöz... Sahalarda alışık olmadığımız "Sezar'ın hakkı Sezar'a"yı sergilemiş. Takdiri hak ediyor.

Maça gelecek olursak, Engin Baytar çok kaliteli bir oyuncu bunu görmemek için kör olmak lazım. Attığı iki gol de zeka dolu. Ancak sahada çıkan tek olayın da aktörü olduğu için disiplinsizliğini de gösterdi. Her takıma lazım, ancak kendisini törpülemesi şart. Ne gerek var vurmasan da kafa vuruşu sallamaya? Biraz sakin ol, zaten öndesin.

Diyarbakırspor kalecisi Gökhan çok etkili oynamasına karşın Türk futbolundaki kaleci altyapı sorununun kurbanı oldu. Dikkat ederseniz, en iyi performansını sergileyen kalecileri daima takımların en ince düşünenleri alt ediyor. Ha, bunun neresi garip; alt yapının eksikliği burada işte. Gökhan Tokgöz düne kadar yer tutmayı bilmeyen bir kaleciydi. Yediği gollerin % 90'ını kornerlerden duran toptan falan yerdi. Son iki maçta çok dikkat ediyorum, bu maçtaki Trabzon'un direkten dönen frikiğinde de yer tutuşu son derece doğruydu. Ancak diğer kalecilere bakıyoruz; mesela Serkan Kırıntılı! Yıllardır aynı! Hiçbir ilerleme yok... Üstelik git gide asabileşip taraftara sataşmaya da başladı. Sezon başında da olduğu gibi. "Giderim" tarzı ayaklar, gerçekten bir takımda sadece tek bir "as" nitelikteki kaleci varsa o kalecinin ilerlemesi mümkün değil. Hep yerinde sayar. Gökhan yıllardır yedek, bunun ekmeğini şimdi yiyor...

Diyarbakırspor golünde Tazemeta, ilk maçlarda gösterdiği seri futbolunu sergiledi ancak Antalyasporlu Djehua gibi artık sönmüş gibi oynuyor... Daha fazla performans göstermesi şart yoksa Diyarbakır'ın işi çok zor. Trabzon, Gökhan gittiğinden beri çok daha iyi hücum futbol oynuyor ataklar zeka dolu, Diyarbakırspor ise daha çok sahada varolma mücadelesi verdi... Hakkı olan taraf kazandı diyebiliriz.

Goller: Tazemeta(DS), Engin Baytar {2}(TS)

İstanbul BŞB - 4 Kasımpaşa - 2

İBB'nin iki sezondur istediğini bilen, bildiğini uygulayan, uyguladığının karşılığını alan futbolundan eser yoktu maç başında. İkinci dakikada yedikleri golü de toplu hücuma çıkmaya çalışıp kontra pozisyon verdikleri için yediler zaten. Adam paylaşımı sıfır, top dağıtımı sıfır, taktik zeka sıfır!

Sonrasında buna benzer bir pozisyon daha verdiler, kaleci son anda ayak koydu... Yedikleri ikinci gol de aynı tarz pozisyondu, geride kalan iki oyuncu da Murat'a eşit uzaklıktaydı, fizik sorusu olsa cevabı çıkmaz; çıkmadı da zaten boş koridorda koşup topu kaleye tipledi Murat Erdoğan...

İkinci devre ise roller değişti; bilmesem oyuncuları, formalar değişmiş diyeceğim adeta o hesap! Tum'un attığı ilk gol zeka doluydu gerçekten müthiş yükselip müthiş vurdu aklıma Sivas'ın yaşadığı golcü sorunları geldi, sonra hesapsız işlerin ne hale düşürdüğünü anladım insanları...

Golden sekiz dakika sonra İskender çıktı sahneye ve bakakalan Kasımpaşa defansının arasından topu ağlara yolladı, bir diğer golde ise gene Kasımpaşa defansının saniyelik zaafını affetmeyen İskender, kumaşını belli ediyordu.

Türkiye liglerinin yeni Fatih Sonkaya'sı Tevfik Köse'nin attığı gol ise son bir çırpınış ve maçın bitişi oluyordu, Kasımpaşa'nın uzaktan bir şutu hariç orta saha mücadelesi halinde devam eden maç müthiş bir geri dönüş izletti bizlere...

Kasımpaşa klasik Yılmaz Vural sendromu sergiledi, Yılmaz Hoca ise agresif demeçler vererek "yakışmıyor" dedirtti...

Goller: Şahin, Murat (KS), Tum, İskender{2}, Tevfik (İBB)

Bursaspor - 3 Eskişehirspor - 1

Güzel oyunun ödülünü aldığı ilk defa bu kadar net belli oldu, belki yüz pozisyon olsa doksan dokuzunda o hatayı yapmayacak olan Es-Es'li defanstan topu süratle çalan Ozan'ın daha birinci dakika içinde şık bir tip'lemeyle attığı gol maçın hakkının verileceğini gösterdi; öyle ya, iki dişli Anadolu kulübünün bol gollü geçecek bir mücadelesi kadar ne keyif verir insana?

Şans yardımıyla "kafayla" içeriden çeldiği toptan sonraki pozisyonda ise 'Sercan aldatmacası'na düşerek Turgay'ın boş kaleye attığı topta yer tutamayan defansa eşlik eden kaleci İvesa, sınıfta kaldı ilk yarıda...

Futbolun cinliğini kullanıp ani başlattıkları serbest vuruşta rakip uyanmadan gol atabilen Bursalıları tebrik etmek lazım, Ali Tandoğan resmen ikinci baharını yaşıyor çıkıp bir de gol attı...

Daha önceki tek golü de penaltıdan olan Ümit Karan, gene bir penaltı golü attı, Antalya'daki kaderdaşını, Necati'yi kopyalamışlar sanki. Sanki bunlar değil üç yıllık periyotta önce Anadolu'da fırtına koparan sonra aynı takımda gol yükü sırtlayanlar... Biz mi kandırıldık?

Goller: Ozan İpek, Turgay Bahadır, Ali Tandoğan (BS), Ümit Karan (ES)

Gaziantep - 0 Kayserispor - 1

İki takım da şu ana kadar hak etmedikleri o kadar çok puan kaybı yaşadılar ki, artık gereğinden fazla temkinli oynuyorlar. Geçen hafta kar buz dedik Antep normalde böyle değil dedik ama bu maçı izledikten sonra diyorum ki; bir "Yıldırımsilin" daha mı lazım yoksa? Malum, Yıldırım Demirören'in para akışı olduğu haftalarda takımın moral motivasyonu çok iyiydi herkes şakır şakır oyununu oynuyordu bugün boş kaleye top atamayacak hale gelmişler ne kadar acı...

Kayserispor ise Tolunay Kafkas'ın agresifliğinde eziliyor. Çok korkak çok pısırık bir oyun sergiliyor, bazen düşünüyorum teknik direktörlerin her an kapıya konacakları hissi mi bu kadar geriyor ülke futbolumuzu? Ne gerek var ki böyle şeylere?

Maça dönelim, iki takım da gereğinde fazla temkinli oynadı, doğru sayabildiysem üç tane penaltı güme gitti (iki Kayserispor'a, bir Antep'e), kral gene sahneye çıktı takımını sırtladı... Gerçekten çok kaliteli vuruyor kaleci olsam yediğim gollere üzülmem o hesap...

İki takımın da kalecileri sahada ayakta duran tek oyunculardı. Maçın son anlarında ise defanslar çok önplana çıktı...

Gol: Makukula

Manisaspor - 0 Ankaragücü - 0

"Hangi limana varmak istediğini bilmiyorsanız hiçbir rüzgar size yardım edemez" sözü sanırım bu maçlar için söylenmiş...

Ne forvetler istekli vurdu toplara, ne pozisyona girme arzusu vardı topçularda. Herkes "Zaten saha ıslak, bi' de düşüp ıslanmayalım" diye ikili mücadeleye bile girmedi... Öyle ki en son üç yıl önce bir maçta Lig TV kameramanı bile maçtan sıkılıp gökyüzündeki dolunay görüntüsü getirmişti ekrana, bu maçta da gökkuşağını çekmişler iki - üç dakika... O bile maçtan daha renkliydi, anlayın artık...

Diyecek bir şey yok, Manisa zaman zaman kıpırdandı, yanlış izlemediysem bir penaltı, bir de Serkan'ın kırmızı kartı (ceza sahası dışında müdahale) pas geçilmiş. Manisa kazanabilirmiş sanırım bu pozisyonların hakkı verilseymiş...

Ankaragücü ise tükenmiş, ben bu kadar isteksiz başka hiçbir takımı görmedim geçen yıl Kocaelispor son dört maçta küme düşmüş halde oynamasına karşın ligin en renkli oyununu sergilemişti, Ankaragücü de fikren düşmüş sanırım... Bu oyuna puanlarının silinmediğine şükretmek lazım aslında...

Sivasspor - 1 Fenerbahçe - 5

Sivas ilk yarıda dirençli bir oyun ortaya koydu, aylardan sonra sahalara dönen Mehmet de attığı golde daha her şeyin yeniden başladığını gösteriyordu lakin, ikinci yarı bambaşka bir Fenerbahçe, bambaşka bir Sivas olacaktı...

Muhsin Ertuğral'ın tez vakitte bir defans açılımı yapması gerekiyor, bu defans anlayışıyla da küme düşmezse zaten bir elli yıl daha küme düşmez Sivasspor. Arkaya atılan her topta tongaya düştüler, sanırım "ofsayt taktiği" uygulamaya çalışıyorlar, bilmiyorum tam anlamadım Sivas'ın ne oynamak istediğini. Kendi evinde 1-0 geriden 1-1'i yakalamışsın, karşındaki lider. Sen korkuyorsun, korku ruhu yer derler, korku işte futbolu da yiyor. Futbolun ruhuna en büyük ihaneti bacakları titreyen topçular yapıyor. Sivas futbola ihanet etti...

Bir parantez de Akın Vardar'a açmak istiyorum. Yıllardır ikinci kaleci, artık ilk defa sorumluluk alması gerekiyor, onda da sabahlara kadar Facebook'larda, MSN'lerde. Bu takımın bir idari menejeri falan yok mu görmüyor mu bunları?

Uğur Boral aylardır ilk defa bu kadar net bir oyun sergiledi, top tutuşu mücadeleye girişi oyuncu eksiltişi ve son vuruşları gerçekten mükemmeldi. Mevki olarak olmasa da durum olarak Deniz Barış'ın ilk zamanlardaki halini anımsadım; sahi, bir Deniz Barış vardı, ne oldu ona?

Semih kulübe topçusu olmadığını gösterdi, ama bunu sadece bu maçta yaptı sanırım normalde bu maçta oynamayan beş oyuncuyu kadroya koyun, böyle rahat oynayamaz. Zihniyet farkı mı oyun anlayışı mı ne derseniz deyin. Ne Brezilyalılar ona böyle top atar, ne de Semih bu kadar istekli koşar. Bilmiyorum neden...

Son gol de artık son bir vuruş gibi bir şey oldu, olsa da olurdu olmasa da olurdu. Görülen o ki, Sivas bitmiş. Sadece 35 dakikalık bir oyunla kümede kalacakları inancına kapılmışlar, birileri onları uyarmalı: Düşüyorsunuz arkadaşlar!

Goller: Mehmet Yıldız (SS), Semih {2} Uğur Boral {2} Gökhan Gönül (FB)

Denizlispor - 1 Galatasaray - 2

Arda Turan ve Fenerbahçe kelime gruplarının bir takım insanlar tarafından bilinçli bir şekilde medyaya pompalandığı süreçlerin ardından daima patlayan bir Arda vardı, bu maçta da böyle oldu şimdiye kadar hiç attığını hatırlamadığım bir şekilde, kafa golü atan Arda Turan, hırslı oyunuyla da kaptanlıkta güven verdiğini gösteriyordu sanki...

Leo Franco için bir parantez açıyorum; lisede birkaç maçlığına kaleye geçmiştim okul turnuvasında. Kaleciliği çok seviyorum ama vücudum çok üşengeçtir; hiçbir topa atlamazdım. Leo'da da bunu görüyorum. Ya yere yıkılıyor, ya hentbolda gördüğümüz zıplayışla topa uzanıyor. Tutarsa ne âlâ! Ki bu maçta da topa yumruk vurdu lakin elinin üstüne çarpan top içeri girdi, olmayacak duaya amin dedirtti rakibi uyandırıyordu az daha.

Denizlispor fikren düşmüş, nadiren bir şey olsa da maça asılsak, olmazsa da doksan dakika idman yapıp gideriz işte diyorlar sanırım maçlara çıkarken...

Jo'nun ilk maçında golünü atması, Gio'nun ilk maçta ilk 18'e girebilecek yeterliliği olduğunu göstermesi, Neill'in kadroda sırıtmaması; diğer kulüpler için transfer çıtasını yükseltiyor sanırım.

Nonda'nın gidişiyle ve Baros'un yokluğuyla golcü eksikliği çekeceği aşikar olan Galatasaray'da yarım sezonun aksine Arda'nın ilk defa sorumluluk alarak toplara girdiğini görmek de genç bir oyuncunun yeniden kazanıldığını görme manasında sevindirici...

Denizlispor başta da söylediğim gibi "Aha gol olmuş lan" tarzı tepkilerle maçta olduğunu hatırlamasa, belki cidden kurtulabilir ama bu oyunla bu zihniyetle 'zor dostum zor'...

Goller: Engin (DS) Arda, Jo (GS)

Haftanın Olayları

Penaltılar

Verileniyle, verilmeyeniyle haftanın abartısız bütün maçlarında tartışılan ortak noktalardı penaltılar... Hakemlerimizin tutarsız anlayışı kendini bir kez daha gösterdi birbirinin kopyası iki pozisyonda Antalyaspor aleyhine penaltı verebilen hakem ile, Denizli aleyhine veremeyen hakem; aynı eğitimi aldı. Hatırlatalım...

Bir nokta da şu ki; defanslar çok savruktu. Eller kollar her yerde. Hiçbir pozisyon net değil. Erman Toroğlu deyimiyle "penaltı gibi penaltı" diyebileceğimiz bir pozisyon yok...

Defanslar

Es-Es'in ilk golde hata yüzde yüz defansın, Kasımpaşa - İBB maçındaki tüm goller defansın, Fenerbahçe'nin attığı tüm goller defansın hatalarıydı. Bir de üst paragrafta belirttiğimiz gibi penaltı pozisyonları da boldu. Defanslar açısından sınıf tekrarına kaldıkları bir hafta oldu...

Goller

Boş kaleye atılan gollerin çoğunlukta olduğu bir haftaydı, geçen haftaki güzel golleri izledikten sonra bu haftakiler tam bir külfet. Yaratıcılık parıltısı gösteren en iyi gol ise Engin Baytar'ın Diyarbakır'a attığı ilk golüydü.

Yedekbahçe

Yedekleriyle çıktığı maçta en net oyununu sergileyen Fenerbahçe sanırım artık yabancı ısrarını terk edebilmiştir... Yoksa daha uzun süre krizde yaşar. Klasik skor basını zihniyetiyle "neşeli günler" geride kalır daima...

Yeni Transfer

İliç, Kewell, Nonda, Elano ve şimdi de Jo... Jo çok tartışıldı; bilhassa Avrupa'da oynatılmayacağı için ancak ligin altını üstüne getirebilecek kumaşı olduğunu gösterdi. İlk çıktığı maçta gol atıp Galatasaray'ın yabancı tercihlerindeki ortak noktalardan birisi daha oldu... Nice yıllar farklı formalarda binlerce Jo görebilmek dileğiyle...

Kümeye!

Ankaragücü, Sivasspor, Denizlispor... Sanki düşmeleri garantilenmiş de, rica minnet maçlara çıkıyormuş gibi oynuyorlar. Yapmayın bunu... Lütfen...

0 [ YORUM YAZ ]: