Süper Lig'de Haftanın Panoraması


Süper Lig'de 20. haftayı geride bıraktığımızda gözümüze çarpan olayları ve durumları şöyle bir gözden geçirmemiz gerekirse;

- Mısır Nere, İnönü Nere...

Beşiktaş İnönü'de ilk defa bu kadar gollü oynarken, takımın başında kimse yoktu! Evet, ilginçtir ki; ne teknik direktör Mustafa Denizli İnönü'deydi, ne de "muharebe galibi" Demirören... Hadi Denizli rahatsızdı da, bu kritik maçta Demirören neredeydi?

Mısır'da...

Gerçek Beşiktaş'lılara selam olsun...

- Yılmaz Vurup Alamıyor

Evet, çok klişe oldu ama yıllardır bu böyle, Yılmaz Vural soyadının hakkını veremiyor; peş peşe iki haftadır 2-0 öne geçip toplam 5 puan bıraktı sahada... Çok stresli, çok heyecanlı, çok ateşli... Normalde bu ateşin takımı itmesi gerekiyor; yakması değil... Sakin ol be Hocam, sen Daum'la aynı okul mezunusun, yakışır mı hiç sana ?

- Tevfik Köse

Yıllar evvel 19 Yaş Altı milli takımda Abdullah Avcı'nın yönetiminde mükemmel bir oyun sergilemişti Tevfik... Şimdi başka bir forma, gene aynı teknik direktör ve gene müthiş bir Tevfik... Yılların pasını atıyor sanırım, boşa giden yıllarını genç yaşında arkasında bıraktığını düşünmek güzel...

- Umut Bulut

Son üç maçta beş gol atan, bu sezon ise toplamda 13 gole imza atan Umut'un ilginç de bir istatistiği var; bu 13 golün 9'unu aynı maçlarda atmış yani üç maçta ikişer, bir maçta da (Denizlispor) 3 gol atmış. Üç İstanbul takımından hiçbirine gol atamayan Umut, Şenol Güneş'in gelişi ve Gökhan'ın gidişiyle daha coşkulu ve daha istekli oynamaya başladı...

- Ankaragücü

Kuru gürültü yaratmaya devam ediyorlar; maçta bir Bursa'nın girdiği pozisyonlara bakıyorum bir Ankaragücü'nün... Şaşakalıyorum bu takım hala nasıl düşme hattında değil! Oynamıyorlar, bireysel birkaç kıpırtı var ama takım halinde hareket e-de-mi-yor-lar. Bu kadar net yani, neyi anlamakta zorlanıyorlar bunu çözemedim...

- İlk Üç

Fenerbahçe, Galatasaray ve Bursa; ilk üçteki üç takım da berabere kalırken, Fenerbahçe son dakikada koparabilirdi beraberliği, Galatasaray vasat bir görüntü çizdi. Gene içlerinde en çok ilk üçü hak eden görüntü Bursa'daydı... Sessiz ama derinden bir Anadolu ihtilali içindeler, hayırlısı olsun!

- Gerginlik

Lucas Neill'den Makukula'ya, Mehmet Topuz'dan Sivasspor takımına... Herkesin üstünde bir gerginlik var, daha 14 hafta var üstelik... Ne bu gerginlik, sakin olun şampiyonlar...

Haftanın Maçları'na gelecek olursak...

Beşiktaş 4 - 1 Gençlerbirliği

Gençlerbirliği çok gol yiyen bir takım değildi normalde; altındaki tüm takımlardan az gol yemiş olduğu gibi, üçüncü sıradaki Bursaspor'la eşitti yediği goller. Beşiktaş da çok gol atan bir takım değildi, 18 maç 21 gol gibi bir istatistiği vardı. Ama futbol, her zaman istatistiğe göre oynanmıyor... Tam bir süpriz maçıydı, hele hele golsüz eşitlik bekleyenleri yanılttı bir hayli... Bunlardan biri de sanırım Mısır'a tatile giden Yıldırım Demirören'di...

Maçın başında organize olamayan bir Gençlerbirliği vardı, öyle ki maça üst düzey bir konsantrasyonla başladığı bariz olan kaleci Serdar bile bir süre sonra çok hata yapmaya başlamıştı... Bu hatalarından birinde de golü yedi zaten... Gol yendikten sonra oyunu rolantiye almaya çalışan bir Beşiktaş ve atakları savuşturmaya çalışan bir Gençlerbirliği vardı. İkinci yarıda da beraberliği sağlayan Gençlerbirliği, Rüştü olmasa öne bile geçiyordu hem de iki kez! İkisinde de aynı isim vardı; Mustafa Pektemek...

Ama dedik ya başta, futbol bu! Süprizlerle dolu, ufacık bir dürtmeyle kaleye topu yollayabilen Bobo belki de hayatının en kolay gollerinden birini attı... Bir de tabii, diğer süpriz de, nostaljiye selam çakan bir Yusuf Şimşek'i de unutmak olmaz!

Gollerin hepsi güzel, ama Tabata'nınki başka bir güzel. En değerlisi de o...

Maddi açıdan tabii...

Goller: Hurşut (GB), Tabata, Holosko, Bobo, Fink (BJK)

Eskişehir 2 - 1 İBB

İBB zaman zaman bireysel oyuncularıyla üstünlük kurmaya çalışsa da, geçen haftaki Bursa maçındaki organize olma hatalarını kırmış, sağlam bir takım kurgusuyla oynayan bir Es-ES karşısında başarılı olamıyordu. Öyle ki Ümit Karan haftalardan sonra en üst düzey konsantrasyonunu sergiliyor ve çizgiden çevirdiği ortayla golü attırıyordu...

Bu kafa golüne İBB de kafa golüyle cevap veriyordu, Sivas'tan satılan Herve Tum gollerine her şartta her sahada devam ettiğini gösteriyordu...

Rıza Çalımbay'ı bir oyuncu için istifaya davet eden zihniyeti ise, cidden anlamıyorum. Bu kadar kolay mı her şey?

Tabii iki kafa golüyle yapılan düellonun bitirici vuruşu da kafa olmalıydı; birinci golün ikinci adamı bu sefer sahneye çıkıyor ve kafa vuruşuyla topu ağlara götürüyordu. Sonrasında da çıkardığı formasına cevaben "Kral çıplak" diyordu hakem kartını gösterirken muhtemelen...

Herve Tum bir gol daha atıyor atmasına ama, bu kadar kafa golünün olduğu bir maçta ayakla vuruşu saymıyordu hakem(!), şaka bir yana bariz ofsayttan atılan bir golden sonra çıkıp da golümüz neden sayılmadı anlamadık diyen Abdullah Avcı'ya, cevaben Herve Tum neden inatla alkış tutup kart gördü demek lazım ya, neyse...

Goller: Herve Tum (İBB) Okwunwanne, Ümit Karan (ES)

Kayserispor 0 - 0 Galatasaray

Kayseri deplasmanı hep zor olmuştur, kabul. Lakin bu kadar da laubali oynamak, biz izleyenlere reva mıdır? Artık köhneleşmiş bir üç oyuncuyu bir oyuncuya tutturma çabası karşılık bulur mu modern futbolda?

Şişirdiğimiz balonlar birer birer sönerken tutup üçüncü maçını oynayan bir adama balon denmesi artık bitik bir futbol yorumculuk anlayışı değil midir? Arkadan sert hareket yapan Hakan, ne yaptığını bile bilmiyor farkında değil yarattığı acının yaptığı katliamın tabanla dalar dalmaz elleri iki yana açıyor... Tolunay Hocam, değiyor mu ortamı gerdirecek oyun düzenini aşılamaya bu topçulara?

Cangele, Galatasaraylı gibi her frikiğin başına geçiyor; vardı ya bir dönem öyle, her frikikte o frikiği kim atamayacaksa o geçerdi topun başına... Garibim Frank de Boer bir frikik kullanamadan gitmişti takımdan...

Netice olarak iki gergin takım patlayamadan ayrılıyor sahadan, Allah'tan birbirlerini patlatmıyorlar... Yoksa yazık olurdu Emre Çolak gibi gençlere...

Trabzonspor 3 - 0 Manisaspor

Kendisini namağlup kupadan çıkartan hocayı kovan zihniyetle, iki üç planı olup dönüp dolaşıp o kozları kullanan zihniyetin karşılaşmasında; gülen taraf kürkçü dükkanı oluyordu. Yedinci gelişi mi Şenol Hoca'nın, yok mu bu adamın başka gidecek yeri, yok mu Trabzon'da Trabzon'a hocalık edecek başka biri?

Allah'tan Tekke düştü kel göründü de, bu durum Umut'a yaradı sanırım... Ha geldi ha gelecek denilenler gelmeyince golleri atmaya başladı...

Kupa golcüsü Simpson'ın sessiz kaldığı maçta, onbeş maçta bir gol atan Ceyhun Gülselam bile gol attı... Sonra futbolcular maç seçiyor dendiğinde herkes olur mu öyle şey diyor... Alex'i Galatasaray maçından sonra kaç maçta takımı sırtlarken gördünüz mesela? Ya bir ya iki... Simpson da öyle bir adam işte, kaliteli; belli... Ama gideri varsa gol atıyor, sene sonu da kimseye gidemezse Ordu'lu Bruno gibi tekrar yurtdışına dönebilir, Manisa yönetimi uyanık olsun... Direkten dönen topunun hatrına beş yıllık anlaşsınlar...

Top o direkten dönüyor, adaleti yok işte, bu ince vuruşa çat diye topu olimpiyatın üstüne atmaya çalışan Umut'un topu ağlara gidiyor... Üstelik yetmiyor, on beş metreden vuran Ceyhun'un topu da fuleli gelip kaleciyi şaşırtıp ağlara gidiyor, olan da garibim Güven'e oluyor ince vuruşları gol olmayınca ve atılan bu golleri görünce üstündeki formanın öbürü olmasını dilemiş midir acaba?

İşte, Colman'ın şık vuruşu da direkten dönüp Umut'un kalecinin iki santim yanından ağlara gönderdiği topu da görünce o formayı ben giysem bana da çarpıp girer bu toplar diyorsunuz, yine de konsantrasyon üst düzeyde o topu eski Umut olsa takip edemezdi... Şenol Hoca bir şeyler yapıyor ama ekmeği bu yıl yiyemecekler, Trabzon'da olmayan tek şeyi bekliyor Şenol Güneş: Sabrı...

Goller: Umut Bulut {2} Ceyhun Gülselam

Kasımpaşa 2 - 2 Antalyaspor

2-0 öne geçip gene puan kaybedince Kasımpaşa, aklıma üç yıl evvelinin Antalya'sı düştü. Gene patron Yılmaz Vural'dı, bu takım küme düşsün etek giyerim demişti ama öne geçip kaybettiği puanların faturasını ödeyemeden kaçmıştı kulüpten... Gene aynı kaderi oynuyor, gene öne geçiyor ve gene mutlaka kaybediyor puanları... Bunu sadece şanssızlık diye açıklayamayız, futbolcularını yetersiz görüp atılan her gole yatma niyetinde bir zihniyet çiziyor. Hele orta sıra takımlarına karşı sadece bu taktikle sahaya çıkıyordur belki de... Böyle olunca ikinci golü de hasbelkader atarsa aklını üşütüyor Yılmaz Hocam, aman Hocam dikkat et, bir de Kasımpaşa'da etek mağduru olma...

Maçın şanssızı Antalyaspor... Vuruyorlar çizgide rakibe çarpıyor, rakip vuruyor çizgide kendilerine çarpıp geri dönüyor... Kör topal gol yemeden gidiyorlar derken Sancak defansın arkasına sinsice sarkıp şık bir vuruş yapıyor...

Antalya bir türlü şanssızlığı kıramıyor, öyle ki tutup bir de defans önde yakalanıyor ve gününde bir görüntü çizen Kasımpaşa 2. golü de atıyordu... Çok da baskılı oynuyordu ama 2-0'ın rahatlığında vuruşlar yapıyorlardı; bilhassa Cenk İşler...

Bir diğer yılların oyuncusu Veysel ise, Necati'nin frikiğini tamamlayıp farkı bire indiriyordu, Necati bir de penaltı yaptırınca ve de golü atınca, kaderdaşı Ümit gibi aynı hafta içinde farklı formayla yıldızlaşmış oluyordu...

Goller: Sancak, Şahin(KS) Veysel, Necati (AS)

Ankaragücü 0 - 0 Bursaspor

İki kardeş takım kardeşçe oynayıp puanları paylaştı denilebilir, öyle ya, ender maçlar hariç kimin neye ihtiyacı varsa o şekilde sonuçlanır Ankara - Bursa maçları... Hem Ankara'nın şiddetle puana ihtiyacı vardı, hem de Bursa'nın maç kaybetmemeye... Alan memmun veren memmun bize ne düşer?

Ankaragücü iyi transferler yapmış, kumaşları iyi belli ancak ne zaman uyum sağlarlar çok belirsiz... Slovakya milli takımını toplayacak yakında Gökçekler sanırım... Neyse, dedik ya alan memmun veren memmun bize ne düşer?

Bursa'nın direkten dönen bir topu yalancıktan heyecan yaratıyor içimizde, Bursalılar zaman zaman bireysel çabalar gösteriyorlar lakin bu sadece çabada kalıyor, Ankaragücü ise daha tanışma aşamasında birkaç pas atıp birbirlerini tartıp biçiyorlar sanırım...

Gökçek'lerin futboldan soğutma çabaları başarılı olamamış, Yenikent bazı yerler hariç "full çekiyor" son dakikalarda önce konuk Iglesias, sonra da ev sahibi Geremi gol çabasına girse de geçti Bolu'nun pazarı...

Sivasspor 2 - 0 Denizlispor

"Kız gibi oynuyoruz" diyen Fikret Ünsal için oynadı sanırım Sivasspor, ilk dakikalarda da Denizlispor baskı kurdu ancak ilk yarı pek bir pozisyonsuz geçti, sakar oyuncu Akeem'in yapmacık penaltı itirazı da çare etmedi ilk yarı 0-0 bitti lakin ikinci yarı başlar başlamaz son haftaların etkili ismi Erman golünü atıyor...

Sivas'ta top toplayıcıdan forvete, defansta orta sahaya herkes gerginlikle ve zaman geçirmekle uğraşınca kartlar çıkıyor... Mehmet Yıldız aslını belli ediyor ve bir kroşeyle garibim Özden'i yıkıveriyor... Öyle ya "pehlivan torunu" kendisi... Kodum mu oturtur işte... Kızaran ise nedense kendisi oluyordu...

Özden bu hırsla bir de kafa vuruşu yaptı ama gol olmadı sonra bir de vole vurdu ama gene top rakip kalecide kaldı... Beraberlik golünü atabilmek için çok uğraşan Özden ise profesyonel futbol anlayışında yer almayan bir takım aşkıyla oynadığını göstererek gözyaşlarını tutamıyordu...

Kumaşı sağlam Musa skoru belirliyordu son dakikalarda...

Fikret Ünsal'ın ültimatomu işe yaramış sanırım, hepsi erkek gibi dövüştü oyuncuların... Futbol mu? Amaaan onu kim dert ediyor ki!

Goller: Erman, Musa

Fenerbahçe 1 - 1 Diyarbakırspor

Semih'in gol kaçırma yarışına girdiği maçta rakibin iki forvetinden birisi Türk futbol tarihinin gördüğü en sakar yabancılardan birisi olan Bebbe, diğeri de gününde olmayan bir Tazemeta olunca gol atmak da Ayman'a kalıyor... Bu kadar net ve sert bir topu ben en son Seedorf'da görmüştüm, güzel bir nostalji oldu...

Beş kişinin tutamadığı Andre Santos'un attığı gole nazire yaparcasına kenardan beş dakika uzatma gösterilince bunu az bulduğu için midir nedir Mehmet Topuz daha da bir agresifleşiyor... Maç iyice gerilince kopmasını engellemek için maçı bitiriyor Koray Gencerler lakin akıllarda kalan ise, otoritesiz bir yönetimin son dakikalarda bile patlak verebileceği oluyor...

Öyle ya, Bilica'ya daha sert bir kart çıksa mesela, Fenerbahçe bu kadar palazlanabilir miydi maç boyunca gerilir miydi ortalık, akıllarda da bir soru işareti olarak kendine yer buluyor bu...

Diyarbakır git gide daha iyi oynamaya başlıyor, tüm düşme hattındaki takımlar kötüleştikçe onların iyiye gitmesi kümede kalmaları için bir çırpınış göstergesi olsa gerek... Ziya Doğan bu sene kümede tutarsa seneye UEFA'ya götürür bu takımı, demedi demeyin...

Goller: Ayman (DS) Andre Santos (FB)

1 [ YORUM YAZ ]:

Can dedi ki...

Galatasaray'ın frikikleri hala mesele zaten. Elano var ama topa vuracak çok adam var ondan önce!

Yalnız De Boer Trabzon maçında frikikten gol atmıştı.zaten kullandığı tek frikikti.