Gol!

Futbolun en büyük güzelliği, topu dört direğin arasındaki ağlarla buluşturmaktır; eskiden ağ mı vardı denilir, olsun, o zaman daha bir romantikti futbol. Hayalî ağlar vardı topa "abanırsa" golü atan oyuncu delip geçerdi taraftarın hayalî ağını...


Romantizm yerini yavaş yavaş realizme ve teknolojiye bırakırken sadece ağlar değildi değişen... Çimler daha bir yeşil, kireçler daha bir beyaz, formalar daha bir "janjanlı"ydı sanki...

İlk başta, elit kabul edilebilecek; futbolun tozlu sahalarının kokusunu solumuş olanlar küstü...

Ancak dünya dönüyordu ve değişim kaçınılmazdı... Durduralamaz bir süreç işlendi ve futbol gelişti, güzelleşti...

Seyirci birer birer stada döndü, ancak statlar da eskisi gibi değildi...

Alışamadılar, yapamadılar...

Yine de "benim takım" diyebilecekleri tek takımlarını desteklemeye devam ettiler; biraz gönülsüzce biraz da istemsizce...

Değişim, kaçınılmazdı...

Sadece formalar, toplar, kaleler, sahalar, statlar da değil üstelik...

Bunlara can verenler de birer birer değişti.

Futbolcular, teknik direktörler, başkanlar...

Profesyonellik diye bir şey çıkarttılar, her türlü pisliği bu kılıfa büründürdüler...

Kalplerdeki romantizmi, zihin romatizmasına çevirip işi paraya döktüler...

Ancak unuttukları bir şey vardı: Futbolda "gol" paraya dahil değildi...

Gol'ün parası olmaz efendiler!

Brezilya'da ikinci ligde atılan bir gol, uydu görüntüsüyle Amerika kıtasının en ücra noktasına ulaşıp orada bir gramcık bile sevinç yaratmaya devam ettikçe...

İki taraftar grubu maçtaki oyundan çok atılan gol sayısı için birbirini alaya almaya devam ettikçe...

Gol yiyen asıldıkça...

Gol atan kral oldukça...

Gol baz alındıkça...

Cesur adamlar gol atıp cesur adamlar gol yedikçe...

Para yenilecek, futbol kazanacak...

0 [ YORUM YAZ ]: