New the king Baros ve eski kral Şükür

 Olimpic Lyon - rennes maçında siyahi bir oyuncuya yapılan hareket ırkçılık olarak nitelendirilerek bir düşüşün habercisi olur. Oysaki kariyerde  İstanbul mucizesi olarak hatırlanan bir final ve kazanılmış bir kupanın içinde olmak var. Neredeyim, ne oldum dememek ve afallamamak imkansız. Ostravada başlayan, iniş ve çıkışlar ile devam eden futbol kariyeri Galatasaray'da doruk noktasına ulaşacak gibi görünen  Milan Baros'dan bahsediyorum. O her defasında  Hakan Şükür ile kıyaslanmak bana şeref verir diyerek bir bakıma politik bir bakımada tam yerinde davranıyor yani mütevazi. Başarılı anlarda futbolcuları daha da şişirmek maksatıyla yazmıyorum  bunları. Asıl maksatıma geliyorum şimdi, peki ya Hakan Şükür tarafından bakarsak duruma, bir empati yaparsak eğer  nasıl bir şablon çıkar acaba karşımıza. Kafa yormaya değer. Şimdi Bir Hagi örneği var, hala trübünler onu özlüyor. Yıllar geçtikçe daha da efsaneleşiyor. Bunun başlıca nedenide yerinin dolmamış olması. Felipe ve Lincoln. Hayır bunlar Hagiye benzemiyor. İşlevini görmüyor. Hagi ise öyle bir kapanış yaptıki devamı da en az Galatasaraydaki geçmişi kadar bu düzene hizmet etti. Oynadığı yıllardaki efsaneleştiği kadar yerine gelenlerin onun yerini dolduramamaları da bunda etken. Ve Hagi daha da efsaneleşecek, Zaman hep ona işleyecek. Peki Hakan Şükür? Hayır onun yeri dolduruldu. Milan Baros bu form ile devam ettiği sürece lay la la lay ha  kan şüüü kür tezahuratını duyamayacağız. Ama ı love you hagiii daha çok tekrarlanacak. Peki sanki bu düzenin Hakan Şükür içinde işlemesi gerekmezmiydi. Zaten kötü giden bir takım var (hatta kahreden). Bu kötü gidişatta biraz Şükür'ü özleyerek, yeri dolmaz nidalarıyla, bunca yılki hizmetlerine gönderme yapsaydık.  Hakan Şükür dendiğinde ilk akla gelen Galatasaray daha da fazla özdeşselerdi ya birbirleriyle. Oda kendisinin ne kadar değerli olduğunu daha da fazla anlayabiseydi. Ve sonrasında tanışsaydık Baroş'la. Olay sadece vefakarlık...

0 [ YORUM YAZ ]: