Süper Lig'de Haftanın Panoraması

Süper Lig'de 14. hafta, takipçileri ters yatıran bir hafta oldu. Çoğu yönüyle...

Önce Thomas Doll'un Gençlerbirliği'ne gidelim... Doll, iyi oynayıp puan alamayan Gençlerbirliği imajını zor da olsa değiştirip çatır çatır oynayıp çatır çatır puanları alan bir takım haline getirmişti Gençler'i... Taa ki bu haftaya kadar! Puan almakta zorlanan Antalyaspor, geçmişteki şike iddialarının gölgesinde çıktığı maçta Jedinak'ın ilk yarıda bulduğu iki golle evinde kazanmayı bilirken; maç sonunda yaptığı özeleştiride takımı yerden yere vurabildi Thomas Doll. Zaten geldiğinden beri ben boş konuştuğuna pek şahit olmadım... Kaldı ki, Ankaraspor apoletli Tita'nın müthiş oyunu da haftalardır Antalyaspor'u sırtlamasını sağlıyor.

Haftanın açılış maçı, pek çok kişi için büyük bir süpriz olmadı. Kötü oynamasına rağmen haftalardır kaybetmeyen Galatasaray, kötü oyununun cezasını Bursa'da rezil olarak çekti. Bursaspor'un iki topu direkten dönerken, birbirinin kopyası peş peşe iki atağının birinde Volkan Şen'in bulduğu gol, Bursa'yı da zirve yarışına dahil ediyordu... Genç geleceklerin diğer ayağı Sercan ise suskunluğunu korurken, ikinci bir Gökhan Ünal vakası olur mu diye beni düşündürtmedi değil...

İBB ise bana göre haftanın en büyük süprizlerinden birini yapıp iyi oynayan Hasagiç sayesinde Gaziantep'ten 1 puanı koparıp aldı. Genel manada vasat bir oyun sergilemesine karşın kaleci Hasagiç'in üç sezondur en iyi maçını çıkartması sayesinde güçlü rakibine karşı önce öne geçip sonra beraberliği kurtarmayı başardı... Gaziantep ise çok iyi olmasa da orta halli oynadı. Hücumda çoğalamamasının bedelini ödedi...

Kasımpaşa, Yılmaz Vural'ın önderliğinde resmen bir "kurtuluş savaşı" verirken önce Hikmet Karaman'ı gönderdiler, sonra Trabzon'u hezimete uğratıp Hugo Bross'u şimdi de Fenerbahçe karşısında "Trabzon tarifesi" açıp 3-1 gibi net bir skorla, net bir oyunla peş peşe üçüncü maçlarında 7. puanlarını aldılar. Oyunlarına baktığımızda, Andre Moritz gibi genç bir yetenekle Cenk İşler gibi süper ligin en işleyen oyuncularından birini iyi harmanlayan ve genel manada kadroda bu denkliği yakalayabilen fakat genci yaşlısı herkesin sürekli koştuğu bir düzene oturtulan bir sistemi görüyoruz. Dinamik ve düzenli bir oyunları var. Bilen bilir, Yılmaz Vural'dan pek haz etmem. Düşme durumundaki takımlar haricinde bir tek ikinci ligdeki Antalyaspor'u süper lige çıkartmaktan başka gözle görülür bir başarısı yok. Onu da o sene geri düşürdü zaten. Yine de klasik Türk topçusuna çok iyi hitap edebilen bir hoca, hakkını yememek lazım. Hırs, motivasyon on numara... Ben birkaç panorama önce "Yılmaz Vural Sendromu" diye başlık atmıştım, o hem bu sendromu hem de makus talihini yenip hayatının en iyi serilerinden birini
yakaladı. Tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.

Kayserispor ilk altıdan kopmamak için kazanmak zorunda olduğu mücadeleyi, İstanbul gazisi Emreciksin'in ayağından bulduğu golle kazandı. Manisaspor ise geçen hafta eskaza yaptığı 1-1'lik Galatasaray çıkışını sürdüremeyerek Yılmaz Vural'ın Antalyaspor'una benzemeye başladı. İstikrarsızlık, düzensizlik, ne oynadığını bilememe görüntüsü hakim takımda. Aman diyelim... Yine de, Mesut Bakkal'ın takımlarının sertliği benim izleyici olarak futbol şevkimi kırıyor... Sertlik demişken, tabii Tolunay Hoca'nın disiplinsiz Kayserisini anmamak olmaz. Cangele kırmızı kart gördü üstelik... Sertliğe çelen bir oyunları var, lütfen yapma Tolunay Hoca.

Beşiktaş 8. maçını da kazanarak 2002 - 2003 sezonundaki 7 maçlık serisini kırdı. Ankaraspor'u hükmen yendiği haftadan ve Ankaraspor'un düşürülmesinden bu yana maç kaybetmeyen Denizli'nin öğrencileri, rakiplerinin bay geçtiği haftalarda oynadıkları maçların semeresini yiyor. Şöyle ki, Ankaraspor'la maç yapanlar bir hafta sonrasında Beşiktaş ile yapıyordu. Ankara düşürülünce bay geçen takımlar Beşiktaş karşısına dinlenmiş(!) çıkıyordu... Ancak merak ediyorum kaç takım bay geçtiği haftada formdan kopmamak adına bir hazırlık maçı yaptı? Sırf tembelliklerinin kurbanı oldular. Beşiktaş'ın payına da yükselen grafik kaldı...

Trabzonspor, teknik direktörsüz çıktığı maçta Selçuk ve Serkan'ın golleriyle Es-Es'i 2-0 mağlup edip orta sıralardan kurtulma mücadelesini sürdürdü. Eskişehirspor ise yükselişine devam edemeyip, bu sezonki istikrarsızlığını korumayı sürdürdü...

Bir diğer teknik direktörsüz ve istikrarsız takım olan Ankaragücü - Ankaraspor ittifakı, pardon MKE Ankaragücü, son dakikalarda Baki'nin attığı golle lige fikren veda etmiş olan Denizlispor'u zar zor da olsa 1-0 mağlup etmeyi başardı...

Haftanın satırbaşları:

# Sezonun ilk hayal kırıklığı

Bine yakın arabayla konvoy yapılarak karşılanan İngiliz forvet Darius Vassel, Denizlispor karşılaşmasında da vasatı aşamayarak 65. dakikada yerini Konate'ye bıraktı... Benim gözümde büyük bir fiyasko oldu işin aslı...

# Hasagiç'in Zaferi

Geçen panoramada "kaleci sorunları" başlıklı satırbaşında ilk adını andıklarımızdan biriydi, beni utandırdı. Müthiş bir maç çıkaran Hasagiç, yakın pozisyonlardaki etkisizliğini yer yer belli etse de Gaziantep gibi bir ekibe karşı doğrudan etkiliydi zaferde...

# The Ankaraspor Effect

Geçen yıl 3-1'lik Ankaraspor mağlubiyetinde "Söylesene bize hoca/ Takım niye oynamıyor" temalı bir tezahürat geliştiren Beşiktaş taraftarı hatırlar, o maçtan sonra bir ivme kazanan takım sene sonunda iki kupalı şampiyon ünvanı kazanmıştı...

Bu sezon aynı tezahüratı 3-0'lık Wolfsburg maçında yapan Beşiktaş taraftarı, o günden beri sürekli yükselen bir takım izliyor... Aynı zamanda yukarıda da yazdığım gibi, Ankaraspor'la bay geçen takımlar ölü mermi gibi çıkıyor Beşiktaş maçlarına... Yani "The Ankaraspor Effect" Mustafa Denizli'yi bir kez daha kurtarıyor...

# Liderlik Alerjisi ve Kewell

Galatasaray bir kez daha liderliği teperken(bu sezonki üçüncü versiyon) maç sonrası Kewell'ın takım arkadaşlarına tepki olarak feribotta alt katta oturduğu belirtildi. Daha sonra verdiği demeçte ise "İdmanlarda hiç çalışmıyorlar. Sürekli dalga geçiyorlar." diye belirten Harry Kewell sahada ve dışarıda lider ve kaybetme karşıtı özellikleri olduğunu bir kez daha gösterdi... "Kaybetmeyi sevmem" diyen ancak tek göstergesi kart görmek olan bir takım profesyonellere örnek olabilmesi dileğiyle...

# Yerli Sendromu

Yılmaz Vural kaç yıldır, kaç ama kaç yıldır, Fenerbahçe'yi istediğini her ortamda belirtiyor. Buna inat mıdır nedir, karşılaştığı 30 maçta 16 kez Yılmaz Vural'a mağlup olan Fenerbahçe ise sürekli yabancı hocalarla anlaşır... Fenerbahçe'ye her maç gol atan Cenk İşler'i görmezden gelir... Sadece Fenerbahçe de değil tabii... Azıcık Avrupa gören her takımda bir süreliğine "yerli sendromu" gözlenir...

# Modern Osmanlı

Oluşum, yükselme, gerileme ve çöküş devirleri birer birer yaşanan Sivasspor, "modern Osmanlı" görünümünde... Tüm çağları tek tek yaşıyor... Manisaspor'un bir seneye sığdırdığını beş yıla yaymayı başaran Sivasspor, git gide lige veda hazırlığına giriyor...

# Fikren Fişi Çekenler

Denizlispor... Yere düştüğünde kalkamayan, başını yerden kaldıramayan, birebir mücadelede topu direk rakibine veren bir takım olup çıktı... Şöyle ki, Ankaragücü son dakikalarda kazandığı serbest vuruşu hemen kullanıp golü bulurken Denizlispor maç boyunca sürekli "tutunamayanlar"ı oynadı...

Haftanın onbiri:


Kale

Hasagiç

Defans

Gökhan Süzen - Ferrari - İbrahim Kaş

Orta dörtlü

Colman - Andre Moritz - Ivan Ergiç - Volkan Şen

Forvet arkası

Gökhan Emreciksin

Forvet

Cenk İşler - Tita

Yedekler

Rüştü - Serkan Balcı - Jedinak - Bobo - Ernst

0 [ YORUM YAZ ]: